Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Blaise.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Blaise Morrell

Blaise Morrell


Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 10/02/11
Yaş : 30

Blaise. Empty
MesajKonu: Blaise.   Blaise. EmptyPerş. Şub. 10, 2011 7:13 pm

    Karanlık bir fısıltı gibidir ruh. Anlık bir ses sonrasında havada dağılıp yok olur. Ne görünür ne de hissedilir. Hayatını bir sağır olarak yaşayanlar için bir hiçtir. Ne duyduğunu bilenleredir mutluluk. Dikkatlice dinleyebilenlere. Bazen hayat zor deriz. Yaşamak zor. Zor gelen hayatlarımızın sonuna geldiğimizde ise, zaman dileniriz. Biraz daha bu hiçlikte yaşamak için. Bazen de duyabilenler hiçliğe mahkum olurlar. Eğer duydukları o sesi bir gün kaybederlerse... Zevk ve acı kavramları karışırken, sevgiliniz ellerinizde son nefesini verirse ne hissedersiniz? Hani bazı rüyalar vardır ya, rüya olduklarından emin olsanız da o kadar gerçekçidir ki gerçeklerden şüphe etmeye başlarsınız. Onlardan birinde olduğumu hissediyordum. Ancak bu sefer çok gerçekçiydi. Sevdiğiniz birini kaybetmek üzücüdür, sevgilinizi kaybetmek çok daha üzücüdür. Ancak ölümüne sebep olmak, işte sizi asıl bitiren budur.

    Soğuk hava, iki aşığın birbirine dolanmış çıplak bedenlerine çarparak hızla ilerliyordu. Genç büyücü, bu karanlık sokakta veda etmek için buluştuğu sevgilisiyle son birkez aşkın en tutkulu halini yaşarken, hiçbir şeyi umursamıyor, sadece onu düşünüyordu. Şuan tadabildiği dudakları bir daha tadabilecek miydi? Yumuşak tenine yine dokunabilecek miydi? Kendisiyle ilgili olan gerçekleri bir gün anlatabilecek miydi? Genç kızın inlemeleri sessiz sokakta yankılanırken, farkında değildi genç büyücü hiçbir şeyin. Kendini kaybetmek üzereydi, hissedebiliyordu. Çıplak ayakları soğuk taşlara sıkıca basılıydı. Ancak soğukluğunu bile hissetmiyordu. O an ile ilgili hatırladığı son şey ise, muggle olan genç kızın narin boğazında gördüğü açık renk eller. Kırmızı-mavi renkleri karanlık sokağı aydınlatırken genç büyücü uzaktan olanları izliyordu. Sevgilisinin yavaş yavaş soğuyan bedenine sarılmış ağlarken, yalnız olmadığını farketmişti. Yaşlı bir büyücü onu olay yerinden hızla uzaklaştırmıştı. Ağlamaktan gözlerinin yandığını hissedebiliyordu. Dokunmaya kıyamadığı o narin bedenini; yumuşacık, süt beyazı olan tenine zıt, ona hakaret edermişçesine siyah kaba bir torbaya koyuşlarını izledi genç büyücü. Titriyordu. Soğuk havadan dolayı değil, vedalaşmak için buluştuğu sevgilisine sonkez veda ettiğini anladı. "Keşke..." dedi. Biliyordu hayatı keşkelerle geçecek. Ellerine tiksinerek baktı ve ağlaması şiddetlendi. Çıplak omzunda hafif bir dokunuş hissedince yavaşça başını kaldırdı. Yaşlı adam anlayışla başını salladı. "Gitmeliyiz, evlat."

    İlk cinayet her zaman için en etkili olanıdır. Korku ve pişmanlık sizi içten içe yakarken, o anki zevki ve mutluluğu hatırlayıp tekrar denemek istersiniz. İnsanlığınız ile zevkleriniz büyük bir savaşa girer. Kazanan taraf ise kararınızı belirler. Ya cenaze törenine katılır ve ailesine taziyelerinizi iletirsiniz ya da bir başka bakireye tecavüz edersiniz. Aslında sonuç başından bellidir. O içinizdeki savaş bir tür avutma gibidir. İlk cinayetin her zaman için bir tekrarı vardır. Bende de öyle oldu.

    Korku. Genç büyücü, kızın gözlerindeki korkuyu görebiliyordu. Titreyen bedeni ile sakin olmaya çalışsa da, gözleri dolarak yalvarmak üzereydi. Henüz on beş yaşında olmalıydı. Hayatta henüz göreceği çok şey vardı. Yarısına bile gelmemişti hayatının. Ancak genç büyücü umursamadı. Kızın ağzındaki bandı yavaşça çekti ve bir adım geri çekildi. Ne yapacağını merak ediyordu. Onu kimse duyamazdı. Yine de çığlık atacak kadar aptal mıydı? Belki de yalvaracak, hayatta kalmak için herşeyi yapabileceğini söyleyecekti. Belki de neden onu kaçırdıklarını soracaktı. Uzun bir süre sessizce kızı izledikten sonra zamanın geldiğini haber almıştı genç büyücü. Kızın işini bitirmesinin vakti gelmişti. "Bana ne olacağını biliyorum. Beni öldüreceksin değil mi? Başkalarının hatalarının bedeli olacağım." dedi kız mağrur bir eda ile. Genç büyücü kızın cesaretine güldü ve ona iyice yaklaştı. "Aslına bakarsan ikna edilirsem, kararımdan vazgeçebilirim." dedi ve sinsice gülümsedi. Kızın vereceği cevabı beklemeden genç büyücü konuşmasına devam etti. "Şaka yaptım. Aslında o kadar kötü biri değilimdir. Ama beni rahatsız eden bazı olaylar oldu. Senin sevimli babacığın da bunun acısını çekmeli. Ölümden korkmayan birinin canını kolay kolay yakamazsın. Ancak sen bu konuda çok işime yaradın tatlım. Şimdi bu lanet dünyaya güle güle deme vaktin. Merak etme daha değil. Önce biraz eğlenmeliyiz değil mi? Bunu ikimiz de hak ettik." dedi ve kızın kollarındaki ipi çıkartıp kolundan sıkıca tuttu ve onu diğer odaya doğru sürüklemeye başladı. Kızın çırpınmasını bekliyordu ama olmadı. Sakince ilerliyordu. Kaderine boyun eğmişti. Böylesi daha kolay olacak. Koyu renkli zemine inat beyaz duvarları olan eski bir odaya girdiler. Genç büyücü kızı tozlu yatağın yanına oturttu ve karşısındaki koltuğa oturup onu izlemeye başladı. Kız gözyaşlarını saklamak istercesine başını öne eğmişti. Zaman onlarındı. Uzun uzun burada zaman geçirebilirlerdi. Ama kız bu odadan ölü bedeniyle çıkacaktı. Bu yüzden boşu boşuna beklemelerine gerek yoktu.Genç büyücü kalktı ve kızın önünde dikilmeye başladı. "Ah, ağlama tatlım. Şanslısın, benimle birlikte olmak isteyen birçok kız var bu dünyada. Hem söz veriyorum, zevk acıdan daha fazla olacak." dedi ve pantolonunu indirmeye başladı. Kız yavaşça gözlerini sildi ve derin bir nefes aldı. Bu sırada genç büyücü çoktan soğunmuştu bile. Kızın nemli dudaklarını penisinde hissedince inlemesine engel olamadı. Sonrası kendiliğinden gelmeye başladı. Kızın gözyaşları akmaya devam ederken saatlerce seviştiler. İnleme sesleri ve hıçkırıklar birbirine karıştı. Genç büyücü kızın içine boşaldıktan bir süre sonra tekrar sevişmeye başlıyorlardı. Ertesi gün, yatakta genç kızın morarmış narin bedeni ve kumaştaki minik kan lekesi dışında hiçbir şey kalmamıştı.

    Felaketler art arda gelir derler. O sonbaharda sevgilimin ölümü ile zaten mahvolmuştum. Babamı kaybetmem üzerine artık bir ölü gibiydim. Annem zaten beni doğururken ölmüş. Tabi babam bunun için beni asla suçlamamıştır. Ona göre herkes kaderinde olanı yaşar. İlişkimiz normal bir baba-oğul ilişkisi gibi değildi. Beni her zaman bir ortağı yada işteki bir çalışanı gibi görürdü. Asla başımı okşayıp bana beni sevdiğini söylediğine şahit olmadım. Zaten onun birini sevebileceğini de düşünmüyorum. Annem ile olan evliliklerinin aşkla alakasız olduğundan eminim. Ondan bahsettiği zamanlarda bakışlarında aşka dair hiçbir şeye rastlamamıştım. Her ne kadar sevgisiz olsa da, hayatımda bir baba karakterinin olması kendimi güvende hissetmeme sebep olurdu. Ve onun ölümü ile resmen yok olmuştum.

    Deja vu. Evet genç büyücü yine bir cenaze törenindeydi. Yine sevdiği birini kaybetmenin verdiği acı ile tükenmişti. Ancak bu sefer ağlamıyordu, bağırmıyordu, isyan etmiyordu. Sessizce boşluğa dikmişti gözlerini. Yağmur tanelerinin yere düşmesini dinliyordu, yine. Artık ses çıkartacak hali kalmamıştı. Hayat, onu bu genç yaşında yormuştu. Kayıplarla dolu bir hayattı onunki. Mutluluktan korkar olmuştu. Sessizce boşluğa bakmaya devam etti. Korku ve acı vardı artık hayatında. Umutsuzluk bakışlarından da anlaşılıyordu. Ve haftalar önce hissettiği aynı dokunuşu hissetti omzunda. Karşılaştığı yüz yine aynı yüzdü.

    O yüz bundan sonraki hayatım oldu. Büyükbabam olduğunu o gece öğrendim. İngiltereye, doğduğum ülkeye gittim. Artık yeni vasiyim olan büyükbabam ile yaşamak için hayatımı ve alışkanlıklarımı değiştirmem gerekiyordu. Sevdiklerimi, zevklerimi kısaca kendimi değiştirdim. Aslında en nefret ettiğim şeyleri seviyormuşum gibi davranarak zamanla onlara alıştığımı farkettim. Geceleri senelerce uyumaktan korktum. Rüyalarımda beni suçlayan bakışlarıyla sevgilim vardı. Her seferinde onu görüyordum. Gecelerim bir kabus gibiydi. Gündüzlerim ise gecenin izlerini saklamaya çalıştığım bir kamuflajdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marcus Rouvense

Marcus Rouvense


Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 10/02/11
Nerden : France.

Blaise. Empty
MesajKonu: Geri: Blaise.   Blaise. EmptyPerş. Şub. 10, 2011 7:22 pm

& Bazı yerlerde yazım yanlışları vardı fakat bunun dışında harikaydı diyebilirim.
Puanınız: 100. ~Carpe Retractum'a hoşgeldiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Blaise.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Blaise.
» Blaise.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: d e a t h z o n e :: Düşünseli-
Buraya geçin: