Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Donielle Vantur Campris

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Donielle Vantur Campris




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 12/09/11

Donielle Vantur Campris Empty
MesajKonu: Donielle Vantur Campris   Donielle Vantur Campris EmptyPtsi Eyl. 12, 2011 4:04 pm

Gecenin karanlığı Darja’yı ürkütüyordu. Hafif puslu bir akşam, saat sabahın üçü idi. Bu saatte ne yaptığını bilmeden dolaşan bir kadın etraftaki leş kokan, yerde sert zeminin üzerinde oturan serserilerin ve ayakta kalmayı zar zor başarıp kusan insanların dikkatini çekiyordu. Darja parlament mavisi ceketinin önünü iyice kapatıp, insanların -aslında onlara insan demek bile zordu hepsi Londra’nın serserisiydi- dikkatini çekmemek için sarı saçlarını önüne çekerek yüzünü kapattı ve ellerini göğüslerinde birleştirdi. Kestane rengi gözlerini yerden ayırmadan yürümeye başladı. Serseriler Darja’yı görünce ayaklanıyor ‘Hey güzelim , bize de uğra arada!’ Diyerek kahkaha atıyorlardı. Darja ise kızarıp büzülerek, daha hızlı yürümeye çalışıyordu. Fakat ayağında ki botlar buna engel oluyordu. Beynini hem hızlı yürümek hem botlarına takılıp düşmemesi hem de yolda ki engelleri aşmak için çalıştırmaya çalışıyordu. Dört saatin sonunda dizleri titriyor ve başı dönüyordu. Olduğu yere kıvrılmayı düşündü Darja ama yer ona fazla soğuk, ıslak ve sert görünüyordu. Darja yatağını ve ayısını istiyordu. Onlar ona güven verirdi nede olsa ve bir de kalem ve kağıt istiyordu böylece hissettiklerini yazabilecekti. Hayat babasız çok anlamsızdı. Yirmi bir gün geçmesine rağmen alışamamıştı yokluğuna, sanki bir boşluktaydı. Yalnız boş bir yer, amansız çığlıklar atıp kurtulmaya çalıştığı çukur. Bir türlü kurtulamıyordu. Ne kadar yürüse de aynı yere dönüyormuş gibiydi ve Darja artık yorulmuştu. Bir ara sokağa girdi. Orada leş gibi koksalardı büyük torbalarda çöpler vardı onların üstünde yatabilirdi. Bir motele gidemezdi hiç parası yoktu ve akrabalarından, ailesinden uzak kalmak istediği için onlara da gidemezdi. Eğer Moliene’ ye giderse ailesine ispiyonlayacaktı. Bu yüzden en iyi seçenek iğrenç sokaklardı. Kötü koku yüzünden ağzından nefes alıyordu fakat böyle yapınca da ağzında bir tat oluşuyordu. Kazağının kolunu ceketinin kolunun altından çıkardı ve ağzı ile burnunu kapattı. Kazağın tüyleri burnunu kaşındırıyordu fakat bunu umursamıyordu. Kendini bir anda çöplere doğru bıraktı çarpmanın etkisiyle beyni birkaç saniye için her şeyin üstüne bir örtü çekmişti ama çarpmanın etkisi geçince örtü yok olmuştu. Darja sırt ağrısı için derin bir nefes aldı ve gözlerini gökyüzüne dikti. Gür kirpiklerinin arasından bir yıldıza bakıyordu çok sönüktü fakat etrafı parlak yıldızlarla çevrili idi. Darja yavaşça gözlerini kapatıyordu. Son kez bakmak istedi fakat gözlerini açamayacak kadar yorgundu ve güzel bir uykuya daldı.

Loogaroo

Loogaroo’nun karnı acıkmıştı. Ne yapacağını bilemez halde kadın arıyordu. Loogaroo’ların bir özelliği vardı dişi iseler erkek , erkek iseler dişilerle beslenebilirlerdi. Bu yüzden Loogaroo bir kadın arıyordu. Burnuyla havayı kokluyor. Teker teker genetik kodlarını çıkarıyorlardı. Bazı kadınların genetiklerinde sperm hücreleri vardı. Bu az rastlanan bir olaydı fakat işini sağlama almalıydı. Yoksa yine hasta olabilirdi. Yine güçsüzdü işte. O salak spermler yüzünden ama yüzde yüz genetik bir kod bulmuştu. Ağzı sulanmış birden enerji ile dolmuştu. Tadı nefis gibi görünüyordu. Burnunu ayyaşların kusmuklarını koklamaması için tedbirli davranmıştı. Burnu sadece kan kokusu için çalışıyordu. Bu Loogaroo’lar için bir avantajdı, avlanmaları için. Bazı ara sokaklardan geçti. Kısa yolları tespit etti ve işte ordaydı. Ödülü, avı, kanı, enerjisi her şey yerde yatan kadındaydı. Ağzı sulandı. Dişleri büyüdü. Burun delikleri genişledi. Göz bebekleri büyüdü. Her şeyi ile mükemmeldi kadın. Dayanamıyordu hemen kanını çekmek istiyordu fakat bundan önce biraz eğlenecekti.


Darja

Rüyasında evlendiğini görüyordu mükemmel bir düğün idi. Gelinliğin içinde bir kuğuyu andırıyordu, zarif ve güzel ama bir anda bu güzellikten çekilmişti ne olduğunu anlayamadan gözlerini kırpıştırdı ve gökyüzüne baktı. Yıldızı oradaydı. Onu izliyor gibiydi. Yıldıza içinden seslendi ‘ Merak etme küçük yıldız, ben iyiyim.’ Garip bir şekilde bu yıldız ona babasını hatırlatıyordu. Çünkü babası onun koruyucu meleğiydi. Bu yıldızı da o göndermiş olmalıydı. Onu koruması için görevlendirilmişti. Hemen babası için bir dua etti. Ona da bir iyiyim mesajı gönderdi. Şimdi içi rahattı işte. Babasından bir işaret almıştı. Bu onun için çölde suyu bulmak gibiydi. İmkansız gibi ama yapılabilir. Birden etrafında ışık kümeleri dans etmeye başladı. Kırmızı, mavi, sarı, pembe, yeşil, turuncu her renkte idiler. Mutluluğu temsil ediyorlardı sanki Darja ‘Baba!’ Diye haykırdı ama bir cevap yoktu babasından bir mesaj sanıyordu hala kötülüğün efendilerinden bir mesaj olduğunu anlayamamıştı. Zaten anlayamazdı nasıl bilebilirdi ki. Dış dünyayı hiç tanımamıştı. O bir ev kızıydı. Dışarısının kötülüklerle dolu olduğunu bilmiyordu. Her şeyin iyilikle hallolduğunu zannediyordu ama şimdi gerçeği anlayacaktı. Darja bir ses alamayınca yine yüzünü asmıştı ama ışık kümeleri artık duruyordu. Bir şekle bürünüyordu. Darja geriye doğru sürünmeye başladı çünkü o neşeli ışık kümeleri artık mavi yada pembe değildi. Artık siyah ve gri renklerdeydi. Korkmuştu Darja.


Loogaroo

Kızın ‘Baba!’ diye haykırması Loogaroo’ yu güldürmüştü. Bu kadar eğlence ona yetmişti. Nedeni bilmiyordu ona daha fazla acı çektirmek istememişti. Kanı onu çekiyordu. Kendi vücut şekline döndü. Kızın çığlıkları sokağı dolduruyordu sesi çok gürdü. Fakat ona burada yardım edecek biri yoktu. Dudaklarının kenarları kıvrıldı. ‘ Merhaba, hayatım.’ Dedi. Kızın ise buna cevabı çığlık atmak oldu. Loogaroo ise kahkaha attı. Kız kenara sindi. Onu fazla korkutmuştu. İlk önce ışık gösterileri şimdi ise dişleri, korkmaya hakkı vardı küçük kızın. ‘ Merak etme küçük kız, sana zarar gelmeyecek, dokun bana, hadi, evet bir adım, evet çok iyi.’ Diyip duruyordu ve gözlerini kızdan ayırmıyordu. Amacı onu ikna gücüyle ayağına getirmekti. Çünkü Loogaroo’ya dokunursa onun kanını içebilirdi.



Darja

Darja gözlerine baktıkça neşeleniyor. Sözlerini duydukça rahatlıyordu. Ona doğru gitmeye karar vermişti. ‘Ne kadar kötü olabilirdi ki.’ Diye düşündü. Beyni ona doğru gitmesini istiyordu, kalbi ise karşı çıkıyordu. Darja beynini tercih etti. Çünkü beyin mantıktır kalp ise duygudur. Mantık ona daha iyi bir fikir gibi gelmişti. Bir adım attı ve sonra bir adım daha adamın gülüşü güven vericiydi. Dudakları mutlu son gibiydi. Hedefti. Ona ulaşmalıydı. Son bir adım daha attı ve işte adamın güven verici kolları arasındaydı. Adamın elleri boynunda, kollarında, belinde dolaşıyordu. İçinde bir şeyle kıpır kıpır oluyordu. Darja kafasını kaldırdı ve adamın gözlerine baktı. Gözlerinin içine çekiliyordu sanki. Adam kafasını dudaklarına dört santimetre kala durdurdu, gülümesedi. Kulağına uğramayı tercih etti bu seferde ‘ Benim olmaya hazır mısın?’ Diye fısıldadı kulağına. Darja sadece kafasını sallayabildi. Adam gülümsedi. ‘ O zaman hoşça kal güzelim.’ Darja’nın gözleri açıldı bir adım geriye atmaya çalıştı ama geç kalmıştı. Ölümün tatlı kollarında uyuya kalmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Donielle Vantur Campris
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: d e a t h z o n e :: Düşünseli-
Buraya geçin: